MURATS44
Özel Üye
Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve selem-'in hayâtı Allâh'a ibâdetin ve en güzel kulluğun binbir nev'iyle lebâleb doludur. Günün hemen her ânına tekâbül eden bir nâfile namazı mevcuttur. Nâfile ibadetler kulu Allah'a daha çok yaklaştırır ve cennetteki mertebesini de yükseltir. Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve selem-:
"Müslüman bir kimse, farzların dışında nâfile olarak her gün Allah rızası için on iki rek'at namaz kılarsa, Allah Teâlâ ona cennette bir köşk yapar" (Müslim, Müsâfirîn 103. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 1) buyurmuştur. Nâfile namazların, kıyâmet gününün dehşetli ânında hesâb verirken zor durumda kalan sâhibinin imdâdına yetişeceğini de yine Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve selem- haber vermiştir:
"Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa, Azîz ve Celîl olan Rabb'i:
- Kulumun nâfile namazları var mı, bakınız? der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir." (Tirmizî, Salât, 188)
Farz namazları cemaatle kılmaya âzamî derecede gayret eden Efendimiz -sallallahu aleyhi ve selem- nâfile namazlarını daha çok evinde kılmayı tercih eder ve şöyle buyururdu:
"Ey İnsanlar! Evinizde namaz kılınız. Zira farz namaz dışındaki namazların en makbûlü, insanın evinde kıldığı namazdır." (Buhârî, Ezân 81; Müslim, Müsâfirîn 213)
Farz namaz, her müslümanın yerine getirmesi zarûrî bir ibâdet olduğu için açıktan kılınması ve insanların bu ibadete daha sağlam bir şekilde yöneltilmesi gerekmektedir. Bu nedenle açıktan ve büyük bir cemaat şuuru içinde edâsı daha uygundur. Nâfile namazlar ise insanların irâdesine bırakılmış ihtiyârî ibâdetler olduğundan, Allâh'a vuslat yolunda yarışan kimselerin riyâ ve süm'a hendikaplarını daha kolay yenebilmeleri, evlerinde gizli olarak ibâdet etmelerine bağlıdır. Bu hususta diğer bir nokta da, evlerin namazla şereflenmesi ve bereketlenmesidir. Cemaatle namaza çok önem veren Müslümanların, evlerini namaz kılınmayan yerler hâline getirmemeleri de istenmektedir. Bu konuda mü'minleri uyaran Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve selem- şöyle buyurmuşlardır:
"Namazınızın bir kısmını evlerinizde kılınız da oraları kabirlere çevirmeyiniz." (Buhârî, Salât 52; Müslim, Müsâfirîn 208)
• Beş vakit namazların sünnetleri
• Tahiyyatü'l- Mescid namazı
• Kuşluk namazı
• Teheccüd namazı
• Teşbih namazı
• İşrak namazı
• Tövbe namazı
• Hacet namazı
• Abdest ve gusülden sonra kılınan namaz
• Evvabin namazı
• Yolculuğa çıkış ve yolculuktan dönüş namazı
• Yağmur duası (Îstiska) namazı
• Güneş tutulması (Kusüf) namazı
• Ay tutulması (Husüf) namazı
• Teravih namazı
• Mübarek gecelerde kılınan namazlar.
Nafile namazları ne zaman kılınır (nafile namazları hangi vakitlerde kılınır ?)
1) Tahiyyetü'l-Mescid:
Tahiyyetü'l-Mescid, bir mescid veya camiye girilince, daha oturmadan kılınmalıdır. Faziletli olan budur. Oturulduktan sonra da kılınabilir. Bir mescide girip de, meşguliyetinden veya vaktin keraheti gibi bir sebebden dolayı Tahiyyatü'l-Mescid namazını kılamayacak olan bir müslümanın: "Sübhanellahi velhamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallahu vallahu ekber" demesi de müstahab görülmüştür.
Bir mescide, herhangi bir namazı kılmak için veya farzı kılmak ve imama uymak niyeti ile girmek de, Tahiyyetü'l-Mescid yerine geçer.
2) Abdest veya gusülden sonra namaz:
3) Duhâ (Kuşluk) Namazı:
4) Teheccüd Namazı:
Bir hadîs-i şerîfde: "Her kim geceleyin uyanır, hanımını da uyandırır, iki rekât namaz kılarlarsa, Yüce Allah'ı çok zikreden erkekler ile kadınlardan yazılırlar" buyurulmuştur.
Yüce Allah'ı çok zikreden erkekler ile kadınlara, Yüce Allah'ın büyük bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamış olduğu şu âyet-i kerîme ile müjdelenmektedir: "Allah'ı çok zikreden erkekler ve kadınlar için Allah büyük bir mağfiret ve mükâfat hazırlamıştır." (Ahzab, 35)
Bir kimse adet haline getirdiği bir teheccüd namazını özür olmaksızın terk etmemelidir. "Allah yanında amellerin en sevimlisi, az bile olsa, devamlı olanıdır."
5) Regaib Gecesi Namazı:
6) Miraç Gecesi Namazı:
Gündüzün de oruçlu bulunmalıdır. Bu durumda günahla ilgili olmaksızın yapılacak her duanın kabulü, Allah'dan umulur.
7) Berat Gecesi Namazı:
Berat gecesinde kılınacak namaza Salâtü'l-Hayr (Hayır Namazı) denilmiştir. Bu namaz birçok rivayete göre yüz rekâttır. Her rekâtta Fatiha sûresinden sonra on defa İhlâs sûresi okunur.
8) Kadir Gecesi Namazı:
Kur'ân-ı Kerîm, bu geceden başlayarak Peygamber Efendimize inmiştir. Bu geceyi ibadetle geçirmenin sevabı çoktur. Bu gecenin bir anı vardır ki, ona raslayan bir dua muhakkak kabul olunur. Bu şerefli gecede, teravihden sonra bir müddet daha ibadette bulunulması, nafile namaz kılınması, bu geceyi ibadetle geçirmek demektir.
Deniliyor ki, Kadir Gecesi namazının en azı iki rekât, ortası yüz rekât ve en çoğu da bin rekâttır. Bu namaz iki rekât kılındığı takdirde her rekâtinde iki yüz âyet okunmalı, yüz rekâta kadar kılındığı zaman her rekâtinde Fatiha sûresinden sonra "Kadir Sûresi" ile üç defa da İhlâs sûresi okunup her iki rekâtta bir selâm verilmelidir. "Allahümme inneke afüvvün tühibbu'l-afve fa'fü annî = Allah'ım! Sen affedicisin, bağışlamayı seversin; beni affet", duası da tekrarlanmalıdır.
Bu namazın bu şekilde kılınacağına dair rivayetler pek kuvvetli değildir. Asıl maksad, bu geceyi mümkün olduğu kadar ibadetle geçirmektir. Bu kutsal gecede elden geldiği kadar, diğer nafile namazlar gibi namazlar kılınabilir. Bununla beraber ağır ve zor davranışlardan kaçınılması daha faziletlidir.
9) Yolculuk Namazı:
10) Tesbih Namazı:
Allah rızası için nafile namaza niyet ederek "Allahü Ekber" diye namaza başlanır. Sübhaneke'den sonra on beş kere "Sübhanallahi velhamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallahu vallahu ekber" okunur.
Sonra Eûzü Besmele çekilerek Fatiha ile bir sûre daha okunur. Arkasından tekrar on defa "Sübhanallahi..." tekbiri okunur. Sonra rükûa varılıp rükû tesbihlerinden sonra yine on defa "Sübhanallahi..." okunarak rükûdan (Semi'allahü limen hamideh, Rabbena ve lekelhamd denilerek) kalkılır.
Bu kıyam halinde de on defa "Sübhanallahi..." okunur. Ondan sonra secdeye varılıp secde tesbihleri yapıldıktan sonra yine on defa "Sübhanallahi..." okunur.
Secdeden tekbir ile kalkılır ve celse halinde yine on defa "Sübhanallahi..." okunur. İkinci secdeye tekbir ile varılıp üç defa yine secde tesbihleri yapıldıktan sonra on defa "Sübhanallahi..." okunur. Böylece namaz tekbirlerinden fazla olarak alınan tekbirlerin toplamı "Yetmiş beş" olur.
Bu birinci rekâttan sonra ikinci rekâte kalkılır ve yine önce on beş defa "Sübhanallahi..." okunur. Sonra birinci rekâtta yapıldığı şekilde kılınarak ka'de (son oturuş) yapılır. Tahiyyat ile Salâvatlar okunur ve selâm verilir.
Her iki rekâtta yapılan bu tesbihlerin toplamı yüz elli olur. Bundan sonra selâm verilip aynı şekilde iki rekât daha kılınır. Böylece dört rekâtta yapılan tesbihlerin sayısı üç yüz olur.
Bu tesbih namazında yanılma olsa, yapılacak sehiv secdelerinde bu tekbirler getirilmez.
Tesbih namazının da sevabı çoktur. Bu namaz her vakit kılınabilir. Hiç olmazsa haftada veya ayda veya ömürde bir defa olsun kılınmalıdır.
11) Tevbe Namazı:
12) Hacet Namazı:
Hacet namazının birinci rekâtında Fatiha sûresinden sonra üç defa Ayete'l-kürsî, diğer üç rekâtinde de birer Fatiha ile birer İhlâs ve Muavvizeteyn sûreleri okunması hakkında bir hadîs-i şerîf vardır. Hacet duası şudur:
* "Allahümmeinni es'elüke tevfika ehlilhüda ve a'male ehlil-yakîni ve münasahata ehlittevbeti ve azme ehlissabrı ve cidde ehlilhaşyeti ve talebe ehlirrağbeti ve taabbüde ehlilvera'i ve irfane ehlil-ilmi hatta ehafüke. Allahümme innî es'elüke mehafeten tahcüzünî an ma'sıyetike hatta a'mele bitaatike amelen estahıkku bihi rizake ve hatta unasıhake bittevbeti havfen minke ve hatta uhlisa lekennasıhate hubben leke ve hatta etevekkele aleyke fil-umuri hüsne zannin bike, Sübhaneke halikı'nnuri."
Anlamı: Allah'ım! Ben senden hidayet ehlinin başarısını, yakîn erbabının amellerini, tevbe edenlerin ihlâsını, sabredenlerin azmini, haşyet sahiblerinin ciddiyetini, rağbet erbabının isteklerini, takva ehlinin iadet hallerini, ilim sahiblerinin anlayışını dilerim. Böylece korkarak senden gereği üzere korkmuş olayım.
Allah'ım! Ben senden öyle bir korku isterim ki, beni sana isyan etmekten engellesin de, sana itaat ederek bir amel işleyeyim, onunla senin rızanı kazanayım; böylece senden korkarak ihlasla tevbe edeyim, sana muhabbetle ibadeti ihlas üzere yapayım ve sana güzel zan besleyerek bütün işlerde sana tevekkül edeyim. Ey nuru yaratan, sen bütün noksanlıklardan münezzehsin!..
13) İstihare Namazı:
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), ashabına istihareyi öğretirlerdi. İstihare namazını kılmak mümkün olmayınca, yalnız duası ile yetinilir. Aslında meşru ve hayırlı bir iş için yapılacak istihare, onun istenilen vakitte yapılıp yapılmaması yönünden yapılır. Yoksa doğrudan doğruya o hayırlı iş için yapılmaz. Belli bir senede hac yapılıp yapılmaması gibi... İstihare duası Peygamber Efendimizden şöyle rivayet edilmiştir:
** "Allahümme, innî estehîruke bi'ilmike ve estakdiruke bikudretike ve es'elüke min fadlike'l-azîmi. Feinneke takdiru ve lâ akdiru ve ta'lemu ve lâ a'lemu. Ve ente allâmu'l-ğuyûbi. Allahümme in künte ta'lemu enne haze'l-emre hayrun li fi dînî ve meaşî ve akıbeti emrî ve a'cili emri ve âcilihi fakdirhu lî ve yessirhu lî sümme barik fîhi. Ve in künte ta'lemu enne haze'l-emre şerrun lî fi dînî ve maişî ve akıbeti emri ve a'cili emrî ve âcilihi fasrifhu anni vasrifnî anhu. Fakdir lîye'l-hayre haysü kâne. Sümme erdınî bihi."
Anlamı: Allah'ım! Sen bildiğin için, hakkımda hayırlı olanı senden isterim ve kudretin yettiği için de, ben senden güç isterim. Senin büyük ihsanından hayır dilerim. Çünkü senin her şeye gücün yeter; ben ise güçsüzüm. Sen her şeyi bilirsin; ben bilmem. Sen olacak şeyleri de bilensin.
Allah'ım! Eğer bu iş, benim dinim, dünya yaşayışım, akıbet olarak işim, dünya ve âhiretim hakkında hayırlı olduğunu biliyorsan, bunu bana takdir et ve bana kolaylaştır. Sonra onda bana bereket ver. Eğer bu iş benim dinim, yaşayışım, akıbet olarak işim, dünya ve âhiretim hakkında benim için kötülük olduğunu biliyorsan, bunu benden kaldır, beni de ondan uzaklaştır. "Hayır nerede ise bana onu takdir ve nasib et. Sonra beni ona razı kıl..."
14) Katil Namazı:
15) İstiska (Yağmur Duası) Namazı:
Üç gün arka arkaya İstiska duasına çıkılması güzeldir. Yağmurun inmesi gecikirse, eski elbiseler giyilerek ve başlar öne eğilerek tevazu içinde yaya olarak sahraya çıkılır. Önceden tevbeler yapılır, sadakalar verilir. Haksız yere alınmış şeyler varsa, sahiblerine geri verilir. Müslümanlar için mağfiret istenir.
İmam Muhammed'e göre hatib, hutbe esnasında elbisesi dört köşeli ise bunun aşağısını yukarıya, yukarısını da aşağıya çevirir. Değirmi ise sağını sol tarafa ve solunu da sağ tarafa getirir. Giydiği kaba kaftan ise, içini dışarıya ve dışını da içeriye getirir ve bu şekilde elbisesini giyer. Bu, sıkıntılı durumun değişmesi için bir hayır nişanı olarak yapılır. Fakat cemaat elbiselerini böyle tersine giymez.
Müslümanlar yağmur duasına çıkarlarken çocuklarını, evcil hayvanlarla onların yavrularını beraberlerinde götürürler. Çocukları ve yavruları bir müddet analarından uzaklaştırırlar. Böylece üzüntülü bir hal içinde zayıflara ve ihtiyarlara dua ettirerek kendileri de amîn derler. İşte üzüntü, tevazu, kalb yumuşaklığı ve büyük bir teslimiyet içinde Yüce Allah'ın rahmet ve yardımı istenir. Daha sahraya çıkmadan yağmur yağmaya başlarsa, buna bir şükür karşılığı olsun diye yine sahraya çıkarlar. Bunu yapmak mendubdur.
Yağmurlar istenenden çok yağmaya başlayınca, bunun kesilmesi veya başka taraflara dönmesi için dua edilmesinde bir sakınca yoktur.
Yağmur yağarken: "Allahümme sayyiben nafi'an = Allah'ım! Bunu yararlı yağmur yap" denir, istenilenden fazla yağınca da: "Allahümme havaleyna ve lâ aleyna = Allah'ım! Bunu zarar vermeyecek yerlere yağdır, bizim üzerimize yağdırma" diye dua edilir.
Dua eden isterse ellerini yukarıya kaldırır, isterse iki işaret parmağı ile işaret eder. Her zaman sonsuz rahmetine ve yardımına kavuşmakta bulunduğumuz ikram ve merhameti bol olan Allah'ımızı hiç bir an unutmamak ve her vesile ile O'na muhtaç olduğumuzu anlayarak Yüce varlığına yönelmek ve yalvarışta bulunmak, bizim için bir kulluk borcudur.
Bir düşünelim: Zaman zaman bulutlardan topraklarımıza yağan o yararlı yağmurlar kesilse, bunun sonu olarak da ırmaklar ve dereler kurusa, su kanalları bomboş kalsa, acaba bu suları bize kim getirebilecektir?
Kaynaklarından daima fışkırıp duran ve hayatımıza hizmet eden o tatlı ve berrak suları Yüce Allah yerin dibine geçirse, acaba bunları kim bize getirebilecektir?
İşte "De ki: Bana bildiriniz bakalım. Eğer suyunuz bir sabah yerin dibine batıp çekilse, size böyle akıp giden bu suyu (Allah'dan başka) kim getirebilecektir?" (Mülk, 30) âyet-i kerîme de, dikkat ve düşüncemizi bu noktaya çekiyor. Artık insanlık için habersiz kalmak ve Hak'dan yüz çevirip nankörlük etmek asla caiz olmaz.
Peygamber Efendimizin bize nakledilen yağmur duası şudur:
*** "Allahümme, eskına ğaysen muğîsen henîen merîen ğadekan mücellilen seyhan ammen tabakan. Allahümme, eskine'l-ğayse ve lâ tec'alnaminelkanitîn. Allahümme, inne bilbilâdi ve'l-ibadi vel-hakkı minel-levâi ve'd-danki ma lâ neş-kü illâ ileyke. Allahümme, enbit lena Ezzer'a edirre lena eddar'a ve eskına min, berakâtissema'i ve enbit lena min berekâtı'l-arzı. Allahümme, inna nestağfiruke inneke künte ğaffaren feersilissemae aleyna midrara."
Anlamı: "Bize yardım eden, içimize sinen, bol ve faydalı olup her tarafı kaplayan ve her tarafı sulayan genel bir yağmur ihsan et.
Allah'ım! Bizi yağmurla sula, bizi ümitlerini kesmiş kimselerden etme. Allah'ım! İllerde, kullarda ve yaratıklarda öyle bir güçlük ve darlık var ki, senden başkasına arzedemeyiz. Allah'ım! Bizim için ekinler bitir, hayvan memelerini sütle doldur, bizi göğün bereketlerinden sula ve yeryüzünün bereketlerinden bize ürün bitir. Allah'ım! Biz senden mağfiret dileriz. Şübhe yokki sen, çok bağışlayansın. Artık bize gökten bol bol yağmur yağdır."
16) Küsûf (Güneş Tutulması) Namazı:
Küsûf namazında İmam Azam'a, İmam Malik'e ve İmam Ahmed'e göre, hutbe okunmaz. Çünkü Peygamber Efendimiz, güneş tutulması olayından dolayı namaz kılınmasını, dua edilmesini, sadaka verilmesini öğütlemişlerdir. Hutbe okunmasını emretmemişlerdir. İmam Şafiî ile İbni Hacer ve bazı alimlere göre, namazdan sonra hutbe okunması müstahabdır.
17) Husüf (Ay Tutulması) Namazı: Ay tutulduğu zaman, müslümanların kendi evlerinde tek başına olarak güneş tutulması namazı gibi, gizli ve aşikâr okuyuşla iki veya dört rekât namaz kılmaları güzel görülmüştür. Bu namazın camide cemaatla kılınması, İmam Azam'a göre sünnet değildir; fakat caizdir.
(İmam Şafiî ile İmam Ahmed ve diğer bazı hadis alimleri de, bu namazın cemaatla kılınması görüşündedirler. İmam Malik'e göre ise, cemaatla kılınamaz. İnsanların geceleyin her taraftan toplanıp bunu cemaatla kılmaları güç bir iştir.)
Şiddetli rüzgâr, fazla karanlık, geceleyin fazla aydınlık, yer sarsıntıları ve taşkın hastalıklar gibi korkunç olaylar karşısında da güneş ve ay tutulması namazları gibi bir namaz kılınması güzel görülmüştür.
Bu gibi arızalar ve olaylar, hep Allahü Teâlâ'nın azamet ve kudretine, hikmetli işlerine delâlet eden birer nişandır.
AYET-İ KERiME
"Biz o âyetleri (mucizeleri) ancak korkutmak için göndeririz." (İsra, 59)
Güneş ve ay'ın tutulmasının ne gibi muntazam kanunlar dairesinde meydana geldiği bilinmektedir. Düşünen bir insan için, bu kanunları, böyle belirli ve mükemmel bir şekilde meydana getiren Yüce Yaratıcıyı anlamak en yüksek bir görevdir.
Güneş ve ay tutulması ile, aydınlık nimeti karanlığa dönüyor. İki parlak kürenin görüntüsünü yoğun bir gölge kaplıyor. Bu durum devam edecek olsa, hayatımızda kim bilir ne acı değişiklikler meydana gelir. Halbuki her şeyi bilen, hikmet sahibi olan âlemlerin yaratıcısının koyduğu tabiat kanunları buna engel oluyor. Bu korkunç üzüntü verici durum az sonra kalkıyor. O iki kudret kaynağı, yine olanca parlaklığı ile aydınlık ve nurlarını etrafa saçıp durmaya başlıyor. Artık bundan dolayı Kerim ve Rahim olan yaratıcımıza binlerce, yüz binlerce şükretsek, yine kulluk görevimizi yerine getirmiş olamayız.
Hiç kimsenin doğmasından veya ölmesinden dolayı ay ile güneşin tutulmayacağını Peygamber Efendimiz beyan buyurmuşlardır. Şöyle ki: Peygamber Efendimizin muhterem çocuğu İbrahim, bir buçuk yaşında iken hicretin onuncu yılında vefat etmişti. O'nun ölümü gününde güneş tutulmuştu, insanlar bu masum yavrunun ölümünden dolayı güneşin tutulduğunu sanmışlardı. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz:
"Güneş ile ay bir kimsenin ne ölümünden, ne de hayata kavuşmasından dolayı asla tutulmazlar. Bunların tutulduğunu gördüğünüz zaman namaz kılın, Yüce Allah'a dua edin."
Diğer bir hadîs-i şerîfde de: "Bunlar Yüce Allah'ın alâmetlerinden iki nişandır" diye buyurulmuştur.
Peygamber Efendimizin mübarek ifadeleri daima böyle gerçekleri aydınlığa kavuşturmuş, insanları yanlış düşüncelerden ve inançlardan engellemiştir. Her yönü ile pak olan İslâm dini, akla ve hikmete uygun olmayan inanç ve davranışlardan büsbütün beri bulunmuştur. Artık böyle yüksek bir Peygambere ve mukaddes dine kavuşmamızdan dolayı ne kadar şükür secdelerine kapansak, yine az değil mi?