MURATS44
Özel Üye
1 -
Buhârî, Enbiya 47; Müslim, İmân 46, (28); Tirmizî, İmân 17, (2640).
Müslim'in bir başka rivayetinde şöyle buyrulmuştur: "Kim Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şehâdet ederse Allah ona ateşi haram kılacaktır."
2 -
Ebu Sa'îd der ki: "Kim (bu ihbarın ifade ettiği hakikatten) şüpheye düşerse şu ayeti okusun: "Allah şüphesiz zerre kadar haksızlık yapmaz..." (Nisa, 40).
Tirmizî Sıfatu Cehennem 10, (2601).
Tirmizî hadis için "sahihtir" demiştir.
3 -
Ebu Dâvud, Salât 361, (1529).
4 -
Buharî hadisi tâlik olarak kaydeder (İman 31), Nesâî, İman 10, (8, 105).
5 -
Buharî, İman 31; Müslim, İman 205, (129).
6 -
Ebu Dâvud, Cenâiz 20, (3116).
7 -
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) dördüncü keresinde ilâve etti: "Ebu Zerr patlasa da cennete girecektir".
Buhârî, Tevhid 33; Müslim, İman 153, (94); Tirmizî, İman 18, (2646).
8 -
"Kim Allah'a herhangi bir şeyi ortak kılmış olarak ölürse bu kimse ateşe girecektir. Kim de Allah'a hiçbir şeyi ortak kılmadan ölürse o da cennete girecektir" cevabını verdi."
Müslim, İman 151, (93).
9 -
Buhârî, İlm 34, Rikak 50.
10 -
Müslim, Zühd 64, (2999).
11 -
Müslim, İman 240, (153).
12 -
Buhârî, Cenâiz 1.
13 -
(Rezîn İbnu Muâviye'nin ilâvesidir).
İMÂNIN HAKİKATİ
14 -
Buhârî, İman 1; Müslim, İman 22 (....); Nesâî, İman 13, (9, 107-108); Tirmizî, İman 3, (2612).
15 -
Sonra Abdullah dedi ki: Babam Ömer İbnu'l-Hattâb (radıyallahu anh) bana şunu anlattı:
"Ben Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in yanında oturuyordum. Derken elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah bir adam yanımıza çıkageldi. Üzerinde, yolculuğa delalet eder hiçbir belirti yoktu. Üstelik içimizden kimse onu tanımıyordu da. Gelip Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in önüne oturup dizlerini dizlerine dayadı. Ellerini bacaklarının üstüne hürmetle koyduktan sonra sormaya başladı: Ey Muhammed! Bana İslâm hakkında bilgi ver! Haz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) açıkladı: "İslâm, Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehâdet etmen, namaz kılman, zekât vermen, Ramazan orucu tutman, gücün yettiği takdirde Beytullah'a haccetmendir." Yabancı: "-Doğru söyledin" diye tasdîk etti. Biz hem sorup hem de söyleneni tasdik etmesine hayret ettik.
Sonra tekrar sordu: "Bana iman hakkında bilgi ver?"
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) açıkladı: "Allah'a, meleklerine, kitablarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Kadere yani hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna da inanmandır." Yabancı yine: "Doğru söyledin!" diye tasdik etti. Sonra tekrar sordu: "Bana ihsan hakkında bilgi ver?"
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) açıkladı: "İhsan Allah'ı sanki gözlerinle görüyormuşsun gibi Allah'a ibadet etmendir. Sen O'nu görmesen de O seni görüyor."
Adam tekrar sordu: "Bana kıyamet(in ne zaman kopacağı) hakkında bilgi ver?"
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bu sefer: "Kıyamet hakkında kendisinden sorulan, sorandan daha fazla birşey bilmiyor!" karşılığını verdi.
Yabancı: "Öyleyse kıyametin alâmetinden haber ver!" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şu açıklamayı yaptı:
"Köle kadınların efendilerini doğurmaları, yalın ayak, üstü çıplak, fakir -Müslim'in rivayetinde fakir kelimesi yoktur- davar çobanlarının yüksek binalar yapmada yarıştıklarını görmendir."
Bu söz üzerine yabancı çıktı gitti. Ben epeyce bir müddet kaldım. -Bu ifade Müslim'deki rivayete uygundur. Diğer kitaplarda "Ben üç gece sonra Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'la karşılaştım" şeklindedir- Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) Ey Ömer, sual soran bu zatın kim olduğunu biliyor musun? dedi. Ben: "Allah ve Resûlü daha iyi bilir" deyince şu açıklamayı yaptı: "Bu Cebrail aleyhisselâmdı. Size dininizi öğretmeye geldi."
Müslim, İman 1, (8); Nesâî, İman 6, (8, 101); Ebu Dâvud, Sünnet 17, (4695); Tirmizî, İman 4, (2613).
Ebu Dâvud, bir başka rivayette "Ramazan orucu"ndan sonra "cünüblükten yıkanmak" maddesini de ilâve eder.
Yine Ebu Dâvud'un bir başka rivayetinde şu ziyâde vardır: "Müzeyne veya Cüheyne kabilesinden bir adam sordu: "Ey Allah'ın Resûlü, hangi işi yapıyoruz, olup bitmiş (levh-i mahfuza kaydı geçmiş) bir işi mi, yoksa (henüz levh-i mahfuza geçmemiş) şu anda yeni başlanacak olan bir işi mi?" Resûlüllah (aleyhissalâtu vesselâm): "Olup bitan bir işi" dedi.
Adamcağız -veya cemaatten biri- yine sordu: Öyleyse niye çalışılsın ki? Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şu açıklamada bulundu: "Cennet ehli olanlara cennetliklerin ameli müyesser kılınır, ateş ehli olanlara da cehennemliklerin ameli müyesser kılınır."
Benzer bir hadisi, Buhârî (rahimehullah) Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)'den kaydeder.
Bu hadise Tirmizî hâriç diğerlerinde de rastlanır. Mevzubahis rivayette, "şehâdette bulunman" yerine "Allah'a ibadet edip hiçbir şeyi ortak koşmaman" ifadesi de yer alır.
Bu hadiste ayrıca "Yalın ayak, üstü çıplak kimseler halkın reisleri olduğu zaman" ziyadesi de mevcuttur.
Şu ziyade de mevcuttur: (Kıyametin ne zaman kopacağı), Allah'tan başka hiçkimse tarafından bilinmeyen beş gayıptan (mugayyebât-ı hamse) biridir buyurdu ve şu ayeti okudu: "Kıyamet saatini bilmek ancak Allah'a mahsustur. Yağmuru O indirir. Rahimlerde bulunanı o bilir. Kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Ve hiç kimse nerede öleceğini bilmez..." (Lokman, 34),
Buhârî, İman 37.
Bir başka rivayette "üstü çıplaklar" tâbirinden sonra "sağır ve dilsizler arzın melikleri (kralları) oldukları zaman" ziyadesi vardır.
Nesâî'nin Sünen'inde şu ziyade mevcuttur: "Dedi ki: Hayır, Muhammed'i hakikatle birlikte irşad ve hidayet edici olarak gönderen zât'a yemin olsun, ben o hususta (kıyametin ne zaman kopacağı hususunda) sizden birinden daha bilgili değilim. O gelen de Cibril aleyhisselamdı. Dıhyetu'l-Kelbî suretinde inmiştir."
16 -
Adam: "Ey Abdulmuttalib'in oğlu! diye seslendi.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Buyur seni dinliyorum" dedi.
Adam: "Sana birşeyler soracağım. Sorularımda aşırı gidebilirim, sakın bana darılmayasın" dedi.
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Haydi istediğini sor!"
Adam: "Rabbin ve senden öncekilerin Rabbi adına soruyorum: Seni bütün insanlara peygamber olarak Allah mı gönderdi?"
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Kasem olsun evet!"
Adam: "Allahu Teâla adına soruyorum: Gece ve gündüz beş vakit namaz kılmanı sana Allah mı emretti?"
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Allah'a kasem olsun evet!"
Adam: "Allah adına soruyorum, senenin şu ayında oruç tutmanı sana Allah mı emretti?"
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Allah'a kasem olsun evet!"
Adam: "Allahu Teâla adına soruyorum: Bu sadakayı zenginlerimizden alıp fakirlerimize dağıtmanı Allah mı sana emretti?"
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Allah'a kasem olsun evet!"
Bu soru-cevaptan sonra adam şunu söyledi: "Getirdiklerine inandım. Ben geride kalan kabîlemin elçisiyim. Adım: Dımâm İbnu Sa'lebe'dir. Benu Sa'd İbni Bekr'in kardeşiyim." (Bunu beş kitap rivayet etmiştir. Metin Buhârî'den alınmıştır).
Müslim'in rivayetinde şöyle denir: "Bir adam geldi ve şöyle dedi:
"Bize senin gönderdiğin elçi geldi ve iddia etti ki sen Allah tarafından gönderildiğine inanmaktasın."
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Doğru söylemiş" dedi.
Adam tekrar: "Öyleyse semayı kim yarattı?"
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Allah!" dedi.
Adam: "Peki bu dağları kim dikti ve içindekileri kim koydu?" dedi.
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Allah!" dedi.
Adam: Peki semayı yaratan, arzı yaratan ve dağları diken Zât adına söyler misin, seni peygamber olarak gönderen Allah mıdır?"
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Evet!" dedi.
Adam: "Elçin iddia ediyor ki biz gece ve gündüz beş vakit namaz kılmalıyız, bu doğru mudur?"
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Doğru söylemiştir!"
Adam: "Seni gönderen adına doğru söyle. Bunu sana Allah mı emretti?"
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Evet!" dedi.
Adam sonra zekâtı, arkasından orucu, daha sonra da haccı zikretti ve bu şekilde sordu.
Râvi der ki: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) de her sualde "Doğru söylemiş" diye cevap veriyordu. Adam (son olarak) sordu: "Seni gönderen adına doğru söyle. Bunu sana Allah mı emretti?"
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Evet!"
Adam sonra geri döndü ve ayrılırken şunu söyledi: "Seni hakla gönderen Zât'a kasem olsun, bunlar üzerine hiç bir şey ilâve etmem, bunları eksiltmem de."
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Bu kimse sözünde durursa cennetliktir!" buyurdu.
Buhârî, İlm 6; Müslim, İman 10, (12); Tirmizî, Zekât 2, (619); Nesâî, Siyâm 1, (4, 120); Ebu Dâvud, Salât 23, (486).
17 -
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Gece ve gündüzde beş vakit namaz" demişti ki adam tekrar sordu:
"Bu beş dışında bir borcum var mı?"
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Ramazan orucu da var" deyince adam: Bunun dışında oruç var mı? diye sordu. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Hayır!" Ancak dilersen nâfile tutarsın" dedi.
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) ona zekâtı hatırlattı. Adam: "Zekât dışında borcum var mı?" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Hayır, ama nâfile verirsen o başka!" dedi.
Adam geri döndü ve gider ayak: "Bunlara ilâve yapmayacağım gibi noksan da tutmayacağım" dedi.
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) da: "Sözünde durursa kurtuluşa ermiştir" buyurdu. Veya "Sözünde durursa cennetliktir" buyurdu.
Ebu Dâvud'da "Kasem olsun kurtuluşa erer, yeter ki sözünde dursun" şeklinde te'kidli olarak gelmiştir.
Buhârî, İman 34; Müslim, İman 8, (11); Nesâî, Siyâm, 1, (4, 120); Ebu Dâvud, Salât 1, (391); Muvatta, Kasru's-Salât fi's-Sefer 94, (1, 175).
18 -
Misafirler: "Biz uzak bir yerden geliyoruz. Sizinle bizim aramızda şu kâfir Mudarlılar var. Bu sebeple, size ancak haram ayında uğrayabiliyoruz. Öyle ise, bize kesin, açık bir amel emret, onu geride bıraktıklarımıza da öğretelim. Ve bizi cennete götürsün" dediler.
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) de onlara dört emir ve dört yasakta bulundu: Önce tek olan Allah Teâla'ya imanı emretti ve sordu:
"İman nedir biliyor musunuz?"
"Allah ve Resûlü daha iyi bilir!" dediler. Açıkladı: Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in Allah'ın kulu ve elçisi olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucu tutmak, harpte elde edilen ganimetten beşte birini ödemenizdir."
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onlara şu kapları (şıra yapmada) kullanmalarını yasakladı: Hantem (topraktan mâmul küp), dübbâ (su kabağından yapılmış testiler), nakîr hurma kökünden ayrılan çanak, müzeffet -veya mukayyer- (içi ziftle -katranla- cilalanmış kap).
Buhârî, İman 40, İlm 25, Mevâkîtu's-Salât 2, Zekât 1, Farzu'l-Hums 2, Mevâkıb 4, Meğâzî 69, Edeb 98, Haberi'l-Vâhid 5, Tevhîd 56, Müslim, İmân 23, 24, 25 (17); Ebu Dâvud, Eşribe 7, (3692); Tirmizî, İman 5, (2614); Nesâî, İman, 25, (8, 120).
19 -
Tirmizî, Kader 10, (2146).
20 -
Ebu Dâvud, Eymân 19 (3283); Nesâî, Vesâya 8, (6, 251).
21 -
"Göktedir" deyince, "Pekâlâ ben kimim? dedi. Cariye: "Sen Allah'ın Resûlüsün" cevabını verince, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bana yönelerek: "Bunu âzad et, zira mü'minedir" buyurdu.
Müslim, Mesâcid 33, (537); Muvatta, Itk 8, (2, 776); Nesâî, Sehv 20 (3, 18); Ebu Dâvud, Eymân 19 (3282).
22 -
Müslim, İman 56, (34); Tirmizî, İmân 10, (2625).
23 -
Ebu Dâvud, Zekât 4, (1582).
24 -
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "İslâm"ı dedi. "Pekâla, dedim, İslâm'ın alâmetleri nedir?" Şu cevabı verdi: "Kendimi Allah'a teslim ettim, başka şeyleri terkettim" demen, namaz kılman, zekât vermendir. Her Müslüman bir başka Müslümana haramdır. İki Müslüman birbiriyle kardeştir ve birbirlerine yardımcıdırlar. Bir kimse Müslüman olduktan sonra müşrikleri terkedip, Müslümanlara karışmadıkça hiçbir ameli (Allah katında) makbul değildir."
Nesâî, Zekât 72, (5, 82).
25 -
Müslim, İman 62, (38).
26 -
Nesâî, İman 9, (8, 105). Buhârî, Salat 28.
Hadisi Nesâî tahric etmiştir. Ancak, Buhârî, Ebu Dâvud ve Tirmizî tarafından da rivayet edilmiş olan uzunca bir hadisin bir parçasıdır. Bak:
Tirmizî, İman 2, (2611); Ebu Dâvud, Cihad 104, (2641).
MECÂZ HAKKINDA
27 -
Buhârî, İman 3; Müslim, İman 57-38, (35-36); Ebu Dâvud, Sünnet 15, (4676); Tirmizî, İman 6, (2617); Nesâî, İman 16, (8, 110); İbnu Mâce, Mukaddime 9, (57).
Bir rivayette şu ziyâde vardır: "Bu şûbelerden en üstünü "Lâilâhe illallah" sözüdür, en aşağı mertebede olanı da yolda bulunan rahatsız edici bir şeyi kenara çıkarmaktır."
28 -
"Üç haslet vardır. Bunlar kimde varsa imanın tadını duyar: Allah ve Resûlünü bu ikisi dışında kalan herşeyden ve herkesten daha çok sevmek, bir kulu sırf Allah rızası için sevmek, Allah, imansızlıktan kurtarıp İslâm'ı nasib ettikten sonra tekrar küfre, inançsızlığa düşmekten, ateşe atılmaktan korktuğu gibi korkmak."
Buhârî, İman 9, 14, İkrâh 1; Müslim, İman 67, (43); Tirmizî, İman 10, (2626); Nesâî, İman 3, (8, 96); İbnu Mâce, Fiten 23, (4033).
Nesâî'nin kaydettiği bir diğer rivayette "bu ikisi dışında kalan" tabirinden sonra şu ziyâde vardır. "Allah için sevmek, Allah için buğzetmek."
29 -
Buhârî, İman 8; Müslim, İman 70, (44); Nesâî, İman 19,(8,114, 115).
Nesâî'nin bir rivayetinde "...malından ve ailesinden daha sevgili..." denmektedir.
30 -
Nesâî'nin rivayetinde "...hayır şeylerden" ziyâdesi mevcuttur.
Buhârî, İman 6; Müslim, İman 71, (45); Nesâî, İman 19, (3, 115); Tirmizî, Sıfatu'l-Kıyamet 60, (3517); İbnu Mâce, Mukaddime 9, (66).
31 -
Ebu Dâvud, Sünnet 16, (4681).
32 -
"Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmediği kimsedir. Mü'min de, halkın, can ve mallarını kendisine karşı emniyette bildikleri kimsedir."
Tirmizî, İman 12, (2629); Nesâî, İman 8, (8, 104, 105).
33 -
"Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmedikleri kimsedir. Muhâcir de Allah'ın yasakladığı şeyi terkedendir."
Buhârî, İman 4; Müslim, İman 64, (40); Ebu Dâvud, Cihâd 2, (2481); Nesâî, İman 9, (8, 105). (Metin Buhârî'ye aittir).
Sahiheyn ve Nesâî'de gelen bir başka hadiste şöyle denir: "Bir adam sordu: "Ey Allah'ın Resûlü, İslâm'da hangi amel daha hayırlıdır?" Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Yemek yedirmen, tanıdık tanımadık herkese selam vermen" dedi.
34 -
şöyle dediğini rivayet etti:
"Bir kimsenin mescide alâkasını görürseniz, onun mü'min olduğuna şehâdet edin, zira Cenâb-ı Hakk şöyle buyuruyor: "Allah'ın mescidlerini ancak Allah'a ve âhiret gününe inananlar imar ederler" (Tevbe 18),
Tirmizî, Tefsir, Sûre 2, (3092).
35 -
1. Lâilâhe illallah diyene saldırmamak: İşlediği herhangi bir günahı sebebiyle bu kimseyi tekfir etme, herhangi bir ameli sebebiyle de İslâm'dan dışarı atma.
2. Cihad, bu Allah'ın beni peygamber olarak gönderdiği günden, bu ümmetin Deccâl'e karşı savaşacak en son ferdine kadar cereyan edecektir, onu, ne imamın zâlim olması, ne de âdil olması ortadan kaldıramayacaktır.
3. "Kadere iman".
Ebu Dâvud, Cihad 35, (2532).
36 -
Müslim, İman 209 (132); Ebu Dâvud, Edeb 118 (5110).
Diğer bir rivayette: "(Şeytanın) hilesini vesveseye dönüştüren Allah'a hamdolsun" demiştir.
Müslim'in İbnu Mes'ud (radıyallahu anh)'dan kaydettiği bir rivayet şöyledir: "Dediler ki: "Ey Allah'ın Resulû, bazılarımız içinden öyle sesler işitiyor ki, onu (bilerek) söylemektense kömür kesilinceye kadar yanmayı veya gökten yere atılmayı tercîh eder. (Bu vesveseler bize zarar verir mi?)" Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Hayır bu (korkunuz) gerçek imanın ifadesidir" cevabını verdi."
KELİME-İ ŞEHÂDET VE ONUN DİL İLE İKRARININ HÜKMÜ
37 -
Buhârî, İmân 17; Müslim, İman 36, (22);
Müslim'deki rivayette "İslâm'ın hakkı hâriç" ibâresi mevcut değildir.
38 -
Muvatta, Kasru's-Salât 84, (1, 171).
39 -
"Kim Lâilâhe illallah der ve Allah'tan başka mâbudları reddederse, Allah onun malını ve kanını haram kılar. (Samimî olup olmadığı meselesi Allah'a aittir.)
Müslim, İman, 37, (23).
Yine Müslim'in bir başka rivayeti "Kim Allah'ı birlerse" diye başlar ve yukarıdaki şekilde devam eder (38. hadis).
BİAT AHKÂMI
40 -
Bir diğer rivayette "...Çocuklarınızı öldürmemek, halde ve istikbalde iftirada bulunmamak, meşru dairedeki emirlerde -ne bana ne de vazifelilere- isyan etmemek üzere biat edin. Kim vereceği bu sözlere sâdık kalır, ahdine vefa gösterirse karşılığını Allah'tan alacaktır. Kim de bu yasaklardan birini işleyecek olursa artık işi Allah'a kalmıştır, dilerse affeder, dilerse azab verir, cezalandırır" buyurdu. Biz de bu şartlarla biat ettik."
Buhârî, İman 11; Müslim, Hudud 41, (1709); Nesâî, Bey'a 17, (7, 148); Tirmizî, Hudud 12, (1439).
Nesâî, bir başka rivayette "...karşılığını Allah'tan alacaktır" ifadesinden sonra şu ziyadeyi kaydeder: "Kim bunlardan birini işler, sonra da dünyada cezalandırılırsa, çektiği bu ceza onun için kefaret ve o günahtan temizlenme olur."
Buhârî, Müslim, Muvatta ve Nesâî'de gelen bir diğer rivayette şu ifade mevcuttur: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e zor durumlarda olsun, kolay durumlarda olsun, hoş şartlarda olsun nâhoş şartlarda olsun, aleyhimize kayırmaların yapılıp, hakkımızın çiğnendiği hallerde olsun itaat etmek, idareyi elinde tutanlara karşı iktidar kavgası yapmamak, nerede olursak olalım hakkı söylemek, Allah'ın emrini yerine getirmede kınayanların kınamalarından korkmamak üzere biat ettim."
Bir başka rivayette şu ifadeye rastlanmaktadır: "...İktidar sahibine karşı onda, Allah'ın kitabında gelmiş bulunan bir delil sebebiyle te'vil götürmeyen açık bir küfür görülmedikçe iktidar kavgası yapmamak..."
41 -
"Allah'a ibadet etmek ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmamak, beş vakit namazı kılmak (verilen emirlere) kulak verip itaat etmek -ve bu sırada gizli bir kelime fısıldayarak devamla- "Halktan hiçbir şey istemeyin" buyurdu. Avf İbnu Malik İlâveten der ki, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'i benimle dinleyen o cemaatten öylelerini biliyorum ki, bineğinin üzerinde iken kazara kamçısı düşse kimseye "Şunu bana verir misin?" diye talebde bulunmaz (iner kendisi alır)dı."
Müslim, Zekât 108, (1043); Ebu Dâvud, Zekât 27, (1642); Nesâî, Salât, 5, (1, 229); İbnu Mâce, Cihâd 41, (2867).
42 -
Buhârî, Ahkam 42; Müslim, İmâret 90, (1867); Nesâî, Bey'at 18, (7, 148); Tirmizî, Siyer 37, (1597); Muvatta, Bey'at 1, (2, 982); İbnu Mâce, Cihâd 43, (2874).
43 -
Süfyan merhum der ki: Kadınlar, biatı (erkekler gibi) musâfaha ederek yapmayı kastedmişlerdir. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Ben kadınlarla müsâfaha etmem, benim yüz kadına toptan söylediğim söz her kadın için ayrı ayrı söylenmiş yerine geçer" buyurdu.
Muvatta, Bey'a 2, (2, 982); Tirmizî, Siyer 37, (1597).
MUHTELİF AHKÂMLAR
44 -
Haberiniz olsun, şeytan şu beldenizde kendisine ebediyen tapılmayacağını idrak etmiştir. Fakat, sizin önemsemediğiniz şeylerde ona itaat devam edecek, bunlar da onu memnun kılacak (menfî neticeler hâsıl edecek)tır.
Tirmizî, Fiten 2, (2610); Tefsir 2, (3087); Müslim, Hacc, 194, (1218).
45 -
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sözlerini şöyle tamamladı: "Sakın ha! Benden sonra tekrar küfre dönüp birbirinizin boyunlarını vurmaya kalkmayın!"
Buhârî, Hudud 9, Riyât 2, Hacc 132, Meğâzi 77, Fiten 8, Edeb 43; Müslim, İman 120 (66); Ebu Dâvud, Sünne 16, (4686). Metin Buhârî'ye aittir.
46 -
"-Bu ay hangi aydır?" Biz: "Allah ve Resûlü daha iyi bilir" dedik. Bir müddet sustu. Biz ayın ismini değiştirecek zannettik. Ancak şunu söylediler:
"-Bu zi'l-hicce değil mi?"
"-Evet!" karşılığını verdik. Devam etti:
"-Peki burası neresidir?" Biz:
"-Allah ve Resûlü daha iyi bilir" cevabını verdik. Yine sustu ve biz bölgenin ismini değiştirecek vehmine kapıldık.
"-Burası haram bölge değil mi?" dedi.
"-Evet" dedik.
"-İçinde bulunduğunuz gün nedir?" diye tekrar sordu, biz yine:
"-Allah ve Resûlü daha iyi bilir" dedik. Tekrar sustu ve biz yine günün ismini değiştirecek zannına düşmüştük ki:
"-Kurban günü değil mi?" dedi.
"-Evet" cevabımız üzerine sözüne devam etti:
"-Bilin ki, kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız birbirinize kesinlikle haramdır, tıpkı bu yerde, bu ayda şu gününüzün haram olması gibi. Rabbinize kavuştuğunuz zaman sizi yaptıklarınızdan hesaba çekecek. Sakın benden sonra birbirinizin boyunlarını vuran kâfirler olmayın. Bu söylediklerimi duyanlar, duymayanlara ulaştırsınlar. Bazan söz kendisine ulaştırılan kimse, ulaştırılan sözü, bizzat dinleyenden daha iyi beller." Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sonra şunu ekledi: " Tebliğ ettim mi, tebliğ ettim mi?" üç defa tekrarladı.
"-Evet" cevabımız üzerine:
"-Ya Rabbi şâhid ol!" dedi.
Buhârî, Hacc 132, Edâhî 5; Tefsîr, Berâe 8, Bed'i'l-Halk 2, Fiten 8, İlm 9; Müslim, Kasâme 29, (1679); Ebu Dâvud, Hac 63, (1947).
Müslim'in rivâyetinde şu ziyade var: "Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) beyazı galebe çalan alaca iki koyuna yöneldi ve onları kesti. Sonra da koyunun bir parçasını alıp aramızda taksim etti."
Rezîn, rivayetin arasına şunu ilâve eder: "Üç şey vardır, bir mü'minin kalbi onlara karşı ebediyen ihânet etmez; ameli sırf Allah için yapmak, idareyi elinde tutana karşı hayırhah olmak, Müslümanların cemaatine katılmak, çünkü onların duaları cemaate dahil olanların hepsini içine alır." İbnu'l-Esîr: "Bu ziyâdeyi ana kitaplarda (Kütüb-i Sitte) görmedim" der.
Bu ziyadenin mânası şudur: Bu üç şeyde kalbler huzura kavuşur. Kim bunlara yapışır, riayet ederse, kalbi hıyânet, hile ve şer gibi mânevî kirlerden temiz kalır.
47 -
Buhârî, Cenâiz 80, 93; Müslim, Kader 22, (2658); Muvatta, Cenâiz. 52, (1, 241); Tirmizî, Kader 5, (2139); Ebu Dâvud, Sünnet 18, (4714).
Bir başka rivayette: "Doğan hiçbir çocuk yoktur ki, konuşmaya başlayıncaya kadar şu din üzere olmasın" buyurulmuştur.
İMÂN VE İSLÂM'A GİREN MÜTEFERRİK HADİSLER
48 -
Buhârî, Mardâ 1; Tirmizî, Emsâl 4, (2870); Müslim, Sıfatu'l-Münâfıkûn 58, (2809).
49 -
Buhârî, İlm 4, Edeb 79; Müslim, Sıfatu'l-Münâfıkûn 64, (2811).
50 -
Yolun iki yakasındaki kapılar ise Allah'ın hududu (yani yasakları)dur. Hiç kimse perdeyi açmadan bu yasaklara düşmez. Kişinin yukarısındaki davetçi, Rabbisinin vâiz'idir"
Tirmizî, Emsâl 1 (2863).
Rezîn, bu temsili, İbnu Mes'ûd tarafından rivayet edilen bir hadisle açıklar: Doğru yol; "İslâm'dır, kapılar; Allah'ın haramlarıdır, perdeler; Allah'ın hudududur (yasaklar); yolun başındaki dâvetçi; Kur'ân-ı Kerîm'dir. Bunun yukarısındaki davetçi; her mü'minin kalbinde yerleştirilmiş olan (bazan vicdan, bazan sağ duyu diye ifade edilen) hakkâniyet duygusu -ki, buna bazı hadislerde lümme-i melekîye de denmiştir- vâizullah'tır."
51 -
Müslim, İmam 232, (145) Tirmizî, İman 13 (2631).